Ne biliyor musun bu işin sırrı? Bırakacaksın kendini. Mutlu olmak istiyorsan teslim olacaksın. Hayatını mı mahvediyor çok sevdiğin? Bırak mahvetsin. Sen severken mahvolmayacak kadar değerli misin? Diyelim o kadar değerlisin. Peki o zaman üstat, o değeri harcamayıp ne halt edeceksin? `Turşusunumu kuracaksın!
Kim öğretti bize teslim olmamayı? Başımıza bir şey gelir diye başımıza bir şey getirmeden yaşamaya Çalışmayı, hiçbir şey getirmeden olup bitmeye çabalamayı, böyle sürüp gitmeyi ... Kim öğretti?
Kimse beni teslim alamaz `diye büyük ordularımızı birbirimize karşı böyle küçük numaralarla yönetmeyi ... İki yedi gibi değil de, bir teneke başarı Madalyası için çabalayan kale komutanları gibi ... Sınır boylarımıza bu uç beylerini, bu Asabi, Hırçın ve aslında Korkulu çocukları kim yerleştirdi insan?
`Benim sosyal hayatım, benim param, benim Başarım, benim hayatım` diye sakındığınız, `kimsenin peşinden gitmeyerek` çok müthiş savunduğunuz bütün o şeyler, hakikaten söylesenize, sizi gerçekten-ama gerçekten diyordum bak-mutlu etti mi? Teslim olmadan tamamladınız hayatı, tebrik ederiz, bırakmadınız hiç kendi yakanızı. Söylesenize, etiniz acısa acısa en çok ne kadar acıyabilirdi?
Peki çok farklı bir boyuta geçersek ve dersek ki, Teslim olmamaktaki teslimiyet nedir? Veya sevgisizlikteki sevgi? Beynimi sürekli kemiren iki soru,,, bir gün Arşimet gibi buldum diye çıkacam ama hala ne zaman bilmiyorum, Hatırıma Çok eskilerden bir şiir geliyor aklıma, İbrahim sadrinin ben aşkı satın aldım adlı parçası .. Kader bana böyle bir aşk Verdi ki devamını istiyorum, Sevgisizlikteki sevgi nasıl olabilir den çok nasıl uyumlarım diye sorguluyorum .. Nasılllll bir örnek olmazı lazım elimde ...
0 yorum:
Yorum Gönder